Skip to main content
  1. Notebook/

Ölü Varsayımların Ötesinde Bir Neoliberalizm Tartışması

Neoliberalizmin ‘her şeyi açıklamayı çalışırken hiçbir şeyi açıklayaman’ bir terim haline geldiği belli bağlamlarda geçerli bir tespit olmasına rağmen, tartışmanın devamında ortaya çıktığı üzere, kavramın Türkiye bazlı muhaliflerinin hem genel literatür hem de Türkiye odaklı literatürle ilgili bazı temel noksanları var.

Neoliberalizmin hem akademik tartışmalar hem de güncel siyasi söylemler içerisinde popülerliğini koruması, özellikle 2007–2008 krizi sonucu devlet–serbest piyasa ekonomisi ilişkisinde devrim bekleyen ve neoliberalizmin aşılacağını varsayan birçok öngörüyle ciddi bir çelişki yaratmaya devam etmekte. Krizin ardından bir yandan devlet yatırımlarının batık sektörler için can simidi olması ve finansallaşma eleştirilerinin anaakıma girmesi, bir yandan da kriz eksenli ve kemer sıkma siyasetinin eleştirisi üzerine kurulan toplumsal hareketlerin büyümesi neoliberal yönetim politikalarının ölümcül bir krize gireceği beklentisini oluşturmuştu. Henüz krizin mecazi kırkı çıkmadan yayınlanan bazı analizler, neoliberalizmin 2008 Ağustos’unda küresel finans piyasalarının patlamasıyla sona erdiği gibi sarp iddiaları ortaya atmıştı.1 Laurence Cox ve Alf Gunvald Nilsen, 2014 gibi görece geç bir tarihte yayınladıkları kitaplarında da kavramı noksansız bir şekilde ‘piyasa bazlı reformlarla kârlılık oranını onarmayı amaçlayan tepeden inme bir toplumsal hareket’ olarak tanımlarken, neoliberalizmin alacakaranlık dönemine girdiğini not etmişti.2

Bu öngörülerin aksine, krizin 10 yılı aşkın dönüşüm çizelgesine bakıldığında neoliberal siyaset ve neoliberalleşen kurumların güçsüzleştiğini söylemek mümkün değil. Devletler eliyle yönetilen krizden çıkış dönemi, serbest piyasa ve finansallaşma eleştirilerinin popülerleşmesine rağmen, sermaye birikiminin restorasyonuyla sonlandı. Jamie Peck, Nik Theodore ve Neil Brenner’ın ustaca özetlediği gibi kriz sonrası ortaya çıkan ’neoliberal karşı akın’ yatırım politikalarının hızlıca erimesine, özellikle de küresel Kuzey’de krizden çıkan devletlerde kamu yatırımlarının kemer sıkma gerekçesiyle tekrar ikinci plana atılmasına neden oldu.3 AB’nin eşitsiz kriz yönetimi kıtadaki Kuzey–Güney ayrımını derinleştirirken, kamu yatırımlarının kısıtlanmasına dair ‘anayasallaştırılan’ reformlar, özellikle dar gelirli haneler, kadınlar ve azınlıklar üzerindeki borçlanma yoluyla mülksüzleşme ve ekonomik dışlanma eğilimini sağlamlaştırdı.4 Kuramsal tartışmalar bazında da, kriz sonrasında Modern Para Teorisi gibi bazı alternatif ekonomik akımlar ivme kazanmış olmasına rağmen,5 bu alternatiflerin devletler ve uluslararası kurumlar üzerindeki etkisiyle neoliberal ortodoksiyi kıyaslamak mümkün değil.

Lafın kısası, Quinn Slobodian’ın da yeniden hatırlattığı üzere, neoliberalizmin öldüğü ya da işlevini kaybettiği iddiaları son 25 yıldır periyodik olarak farklı aktörler tarafından dile getirilmesine rağmen, neoliberalizmin bir sermaye birikimi rejimi olarak devamını sağlayan sosyal sınıflar ve kurumlar güçlerini korumaya devam ediyor.

Terimin küresel olarak şiddetli bir siyaset referansı olduğunu göz önüne alırsak, Türkiye’de bir süredir büyüyen ‘devlet rejimini nasıl tanımlamalı?’ sorusunun da gelip neoliberalizme takılması şaşırtıcı değil. Fakat, son birkaç haftadır sosyal medya üzerinde gerçekleşen neoliberalizm tartışmasına bakılınca, hem akademik hem de siyasi olarak neoliberalizmin ne anlama geldiği, bir yönetim şekli ve siyaset aracı olarak içinde hangi öğeleri barındırdığı, ve en önemlisi de ’neoliberalizm ötesi’ bir siyasete giden yolların ne olacağı konusunda katmemiz gereken bir hayli yol olduğu aşikâr.

Konunun sosyal medyadaki son canlanmasından sonra mevzubahis akademik tartışmalara ithafen şöyle bir dizi karalamıştım:

Twitter'ın Elon Musk tarafından alıkonulması sonucu eski gönderiler silindiği için bu diziye artık ulaşmak mümkün değil.

Twitter’ın ciddi kavramsal tartışmaları yürütmek için ideal bir platform olmadığını göz önüne alarak, o dizide belirttiğim bazı noktaları kısa da olsa bir metin içinde açmak istedim.

İlk olarak konunun ilk bakışta salt akademik gibi görünen boyutuna bir bakalım. Mevcut tartışmanın temelinde neoliberalizmin Türkiye’nin güncel politik ekonomisini ve devlet yönetimini açıklamadığı iddiası yatıyor. Neoliberalizmin ‘her şeyi açıklamayı çalışırken hiçbir şeyi açıklayaman’ bir terim haline geldiği belli bağlamlarda geçerli bir tespit olmasına rağmen, tartışmanın devamında ortaya çıktığı üzere, kavramın Türkiye bazlı muhaliflerinin hem genel literatür hem de Türkiye odaklı çalışmalarla ilgili bazı temel noksanları var.

Tartışmanın fitilini ateşleyen polemiğe bakarsak eleştirilen ’neoliberalizm’ kavramı salt serbest piyasa bazlı, devletin ekonomiden elini çekmesiyle vücüt bulan bir ekonomi yönetimi olarak inşa edilmiş. Bu model bazında ‘Türkiye neoliberal bir ekonomi yönetimine mi sahiptir?’ sorusunun cevabı hiç kuşkusuz ki net bir hayırdır, nitekim bu ideal tip neoliberalizm anlayışı dünyanın hiçbir ülkesinde yönetim biçimi haline gelmemiştir. Ian Bruff ve Kathryn Starnes’ın ilgili tartışmasını tefsir etmek gerekirse, ‘kitabına uygun neoliberalizm’ ile pratikte var olan neoliberalizm arasında tarihsel olarak her zaman bariz bir gerilim olmuştur.6 Bir zamanlar popüler bir varsayım olmasına rağmen, bugün neoliberalizmin devletin ekonomiden çekilmesine ya da salt deregülasyon aracı olarak kullanılmasına sebep olmadığını biliyoruz. Tam tersine, onlarca farklı çalışmanın, farklı ülkeler ve kurumlar ekseninde tekrar tekrar gösterdiği gibi neoliberal reformlar devlet aygıtlarının yeniden yapılandırılmasıyla teshil edilir. Bu kurgu aşamasının ötesinde, reformların kök salmasının ardından ortaya çıkan kamu taleplerine karşı devletin sermaye birikimini koruma çabaları hukuki ve şiddet aygıtlarının da yoğun kullanımına gebe olur. Başka bir deyişle, neoliberalizm, bir sermaye birikimi rejimi olarak, kuruluşundan gelişimine her aşamada kapitalist devlet aygıtlarına ihtiyaç duyar. Sosyal bilimler literatürünün—özellikle de eleştirel yaklaşımlarla çalışanların—onlarca yıldır altını çizdiği bu temel gözlemin bu tartışmada kaybolmuş olması garipsenecek bir durum.7

Kavramın Türkiye’nin mevcut ekonomik şartlarını ve devlet yönetimini ne raddede açıkladığı makul bir soru olmakla birlikte, tıpkı genel neoliberalizm literatürü gibi, bu soruya hâlihazırda cevap veren Türkiye odaklı geniş literatür de tartışma sırasında es geçilmiş. Türkiye’nin 1980 sonrası politik ekonomisinin dönüşümü, Korkut Boratav, Galip Yalman, Pınar Bedirhanoğlu, Erinç Yeldan, Şebnem Oğuz ve sayısız birçok araştırmacı tarafından neoliberalizm çerçevesinde çalışıldığı gibi, AKP dönemi de eleştirel politik ekonomi, beşerî coğrafya ve ekonomik/siyasi sosyoloji çalışanları tarafından ciddi bir kuramsal titizlik ve veri bütünüyle neoliberalizm bazında işlendi.8 Özellikle AKP dönemi üzerine yoğunlaşan araştırmacılar, neoliberalizmi sadece Türkiye bazında incelemekle kalmadı, Türkiye ötesindeki tartışmalarla da angaje olarak kavramın disiplinler arası evrimine katkıda bulundu. Bunlara örnek olarak, benim de sıklıkla faydalandığım Tuna Taşan-Kok ve Ayda Eraydın’ın neoliberal kent politikaları eleştirileri, Thomas Marois, Ali Rıza Güngen ve Elif Karaçimen gibi araştırmacıların ince eleyip sık dokuduğu finansallaşma çalışmaları ya da otoriter neoliberalleşme çerçevesinden yazılan iş piyasası ve devlet dönüşümü çalışmaları gösterilebilir.9 Kısacası, böyle büyük çaplı ve ciddiyetle yazılmış bir literatürün varlığı, neoliberalizmin ülke şartlarını açıklamadığı iddiasında olanlar için argümanlarını kanıtlama zorunluluğu getirmekte. Bu çalışmaların varlığı tabii ki neoliberalizmin eleştiri ötesi bir kavram olduğu ya da kavramın Türkiye politik ekonomisini her açıdan muazzam bir şekilde açıkladığı sonucunu doğurmuyor. Fakat akademisyen paydaşların kendi çalışma alanlarında hâlihazırda mevcut olan verilerden ve tartışmalardan beslenmeden argüman ortaya sunması—tartışma göreceli olarak akademi dışı bir alanda yapılsa bile—kavramla ciddi bir eleştirel diyalog kurma açısından sıkıntıların olduğunun belirtisi.

Bu çalışmaları bir kenara koyup, salt ekonomik göstergeler üzerinden bir neoliberalizm okuması yapmaya kalksak dahil ortaya çıkan tablo çok açık: Türkiye’nin, özellikle de AKP dönemindeki ekonomik gidişatı, ‘model’ olarak görülen neoliberal deneyimlerle büyük benzerlikler gösteriyor. Özelleştirmeler, artan finansallaşma ve kredi bağımlılığı, hane borçlanması, mülksüzleştirme, kamu alanlarının sermaye tarafından yutulması gibi Türkiye’nin tecrübe ettiği nesnel süreçler, neoliberalizmin beşiği olarak görülen birçok gelişmiş ülkenin tecrübeleriyle aynı hizada yer alıyor. Bu konuda literatüre derin bir dalış yapmadan tek bir güncel örnek vermek gerekirse, David Kotz’un ABD’deki hane borçlanması bulgularını, Elif Karaçimen’in aşağıda verilerini eklediğim Türkiye denklemiyle karşılaştırarak, finansallaşma sürecinin iki ülkede de nasıl benzer dinamikler doğurdunu gözlemleyebiliriz.10

image

İşin aslında daha da önemli yönü, bu ‘akademik’ tartışmanın ciddi siyasi yansımaları ve sonuçları olması. Ülkenin mevcut politik ekonomi yönetimini ’neoliberal’ olarak tanımlamak, aynı zamanda bu yönetim biçiminin aşılması için gerekli olan belli siyasi reçeteleri de kabullenmek demek. Mesela, HDP’nin parti programında ’neoliberal sömürü’ ifadesine yapılan vurgunun siyası yansıması şehir siyasetlerinin ‘kent hakkı’ etrafında düzenleneceği iddiasıdır.11 Ülke dinamiklerini neoliberal değil de ‘yandaş’ kapitalizm ekseninden okumanın da benzer siyasi yansımaları var, fakat ‘yandaş’ kapitalizm söyleminin ülkenin içinde bulunduğu ve gittikçe büyüyen krizleri aşmada ilerici siyasi cephelere açıklayıcı ve yön gösterici nasıl bir program sunduğu büyük bir soru işareti. Örneğin, eğer ‘yandaş’ kapitalizmin ana sorunları ihalelerin prosedüre uygun dağıtılmaması, hükümetin belli sermaye gruplarını öne çıkarması ve bu yolla da piyasaların işleyişine müdahale etmesi ise, ülkenin ‘yandaş olmayan kapitalizm’ ile nasıl kalkınacağı ya da küresel kapitalizm ile olan entegrasyonunu nasıl düzenleyeceği belli değil.12 Diğer bir deyişle, neoliberalizmi Türkiye şartlarını anlamak için yeterli bulmayan ve onun yerine ‘yandaş’ kapitalizm kavramını tercih edenler için ‘yandaş’ kapitalizm bir eleştiri konusu olsa da, bu eleştiri kapitalizmin ‘yandaş olmayan’ versiyonlarının makul, hatta gerekli olduğu varsayımıyla bir arada var oluyor. Yukarıda verdiğim borçlanma örneğine dönersek, yandaş olmayan, ‘olması gerektiği gibi çalışan’ bir kapitalizmin finansallaşmanın etkilerini nasıl geri alacağı, ya da borçlanan hanelere cüzi ücret artırımları dışında nasıl bir olumlu etki yapacağı muallakta.

Uzun lafın kısası, neoliberalizmin kavramsal bir eleştirisini yapmak, ya da ‘Türkiye’nin politik ekonomisi neoliberal midir?’ tartışmasını sağlıklı yürütmek için elimizde zengin birçok referans var. Bu referansları verimli bir şekilde değerlendirmenin yolu da, literatürü ciddiye alarak neoliberal kuram ve siyaset ile ilgili ölü varsayımları geride bırakmaktan geçiyor.


  1. Altvater, Elmar (2009) “Postneoliberalism or Postcapitalism? The Failure of Neoliberalism in the Financial Market Crisis.” Development Dialogue 51: 75. ↩︎

  2. Cox, Laurence & Alf Gunvald Nilsen (2014) We Make Our Own History: Marxism and Social Movements in the Twilight of Neoliberalism. London: Pluto Press, II. ↩︎

  3. Peck, Jamie, Theodore, Nik & Neil Brenner (2012) “Neoliberalism Resurgent? Market Rule After the Great Recession.” The South Atlantic Quarterly 111(2): 266. ↩︎

  4. Emejulu, Akwugo & Leah Bassel (2017) “Whose Crisis Counts? Minority Women, Austerity and Activism in France and Britain.” in Gender and the Economic Crisis in Europe: Politics, Institutions and Intersectionality, J. Kantola & E. Lombardo (eds.). Basingstoke: Palgrave Macmillan, 185–208; Oberndorfer, Lukas (2015) “From New Constitutionalism to Authoritarian Constitutionalism.” in Asymmetric Crisis in Europe and Possible Futures: Critical Political Economy and Post-Keynesian Perspectives, J. Jäger & E. Springler (eds.). Abingdon: Routledge, 186–207. ↩︎

  5. Hunt, Tom & Liam Stanley (2019) “From ‘There is No Alternative’ to ‘Maybe There Are Alternatives’: Five Challenges to Economic Orthodoxy After the Crash.” The Political Quarterly 90(3): 479–87; Baker, Andrew, & Richard Murphy (2020) “Modern Monetary Theory and the Changing Role of Tax in Society.” Social Policy and Society 19(3): 454–69. ↩︎

  6. Bruff, Ian & Kathryn Starnes (2019) “Framing the Neoliberal Canon: Resisting the Market Myth via Literary Enquiry.” Globalizations 16(3): 245–59. Bu minvalde literatüre yapılmış en önemli katkılardan biri olan “actually existing neoliberalism” tartışmasını da işaretlemekte fayda var. Bkz. Brenner, N. & Nik Theodore (2002) “Cities and the Geographies of ‘Actually Existing Neoliberalism’”. Antipode: A Radical Journal of Geography 34(3): 349–79. ↩︎

  7. Neoliberalizm ve kapitalist devlet ilişkisi üzerine bkz. Koch, Insa (2018) Personalizing the State: An Anthropology of Law, Politics, and Welfare in Austerity Britain. Oxford: Oxford University Press; Tansel, Cemal Burak (2017) “Authoritarian Neoliberalism: Towards a New Research Agenda.” in States of Discipline: Authoritarian Neoliberalism and the Contested Reproduction of Capitalist Order, C. B. Tansel (ed.). London: Rowman & Littlefield International, 1–28. Kitap metnimin elektronik kopyasını şu linkte bulabilirsiniz. ↩︎

  8. Bu noktada özellikle Galip Yalman’ın monografının altını çizmek gerekli, bkz. Yalman, G. L. (2015) Transition to Neoliberalism: The Case of Turkey in the 1980s. Istanbul: Istanbul Bilgi University Press. ↩︎

  9. Eraydın, Ayda & Tuna Taşan-Kok (2014) “State Response to Contemporary Urban Movements in Turkey: A Critical Overview of State Entrepreneurialism and Authoritarian Interventions.” Antipode: A Radical Journal of Geography 46(1): 110–29; Taşan-Kok, Tuna (2015) “Analysing Path Dependence to Understand Divergence: Investigating Hybrid Neo-liberal Urban Transformation Processes in Turkey.” European Planning Studies 23(11): 2184-209; Marois, Thomas (2012) States, Banks and Crisis: Emerging Finance Capitalism in Mexico and Turkey. Cheltenham: Edward Elgar; Güngen, Ali Rıza (2017) “Financial Inclusion and Policy-Making: Strategy, Campaigns and Microcredit a la Turca.” New Political Economy 23(3): 331-47; Karaçimen, Elif (2014) “Financialization in Turkey: The Case of Consumer Debt.” Journal of Balkan and Near Eastern Studies 16(2): 161–80; Bozkurt-Güngen, Sümercan (2018) “Labour and Authoritarian Neoliberalism: Changes and Continuities Under the AKP Governments in Turkey.” South European Society and Politics 23(2): 219–38; Özkiziltan, Didem (2019) “Authoritarian Neoliberalism in AKP’s Turkey: An Industrial Relations Perspective.” Industrial Relations Journal 50(3): 218-39. ↩︎

  10. Kotz, David (2018) “Neoliberalism, Inequality and Capital Accumulation.” in The Sage Handbook of Neoliberalism, D. Cahill, M. Cooper, M. Konings & D. Primrose (eds.). London: Sage, 443; Karaçimen, Elif (2015) “Consumer Credit as an Aspect of Everyday Life of Workers in Developing Countries: Evidence from Turkey.” Review of Radical Political Economics 48(2): 258. ↩︎

  11. Benzer bir şekilde CHP’nin parti programı da “neoliberal ideoloji"den şikayet ederken, çözüm olarak “ekonominin rekabet gücünün” artırılmasıni önermesi, kuram ve pratik arasında hâlâ sorun olduğuna işaret ediyor. ↩︎

  12. Bu örneklerin anaakım ekonomik perspektiflerden yapılmış daha geniş bir tartışması için bkz. Krueger, Anne (2002) “Why Crony Capitalism is Bad for Economic Growth.” in Crony Capitalism and Economic Growth in Latin America: Theory and Evidence, S. Haber (ed.). Stanford, CA: Stanford University Press, 1–23. ↩︎